İklim değişikliği, sadece çevresel ve ekonomik etkileriyle değil, aynı zamanda insan ruh sağlığı üzerindeki etkileriyle de dikkat çekiyor. Aşırı hava olayları, kuraklık, eriyen buzullar, orman yangınları, su ve gıda güvenliği gibi durumlar, bireylerde çaresizlik, kafa karışıklığı, üzüntü ve öfke gibi duyguları tetikleyebilir. Bu olumsuz duygularla nasıl başa çıkabileceğimiz ise önemli bir sorudur. Bu duyguları kabul etmek ve gerektiğinde destek almak, bu süreci yönetmek için önemli adımlardır.
Eko-Anksiyete: Yeni Bir Kaygı Türü
İklim değişikliğinin neden olduğu kaygı durumu “eko-anksiyete” olarak adlandırılıyor. Bu terim, çevresel felaketler karşısında sürekli korku duymayı ifade eder. Hem ülkemizde hem de dünyada eko-anksiyete giderek artmaktadır. Amerikan Psikoloji Derneği, bu kaygı halini “çevresel kıyamete karşı bir korku durumu” olarak tanımlıyor. 2017’de yapılan bir araştırmaya göre, Amerikalıların yüzde 67’si iklim değişikliğinin gezegen üzerindeki etkileri konusunda endişeli, yüzde 55’i ise bu etkilerin kendi zihinsel ve bedensel sağlıklarını olumsuz etkileyeceğinden korkuyor.
Gençlerin ve Kırılgan Grupların Eko-Anksiyetesi
Eko-anksiyete, özellikle çocuklar, gençler ve genç yetişkinler arasında yaygın olarak görülüyor. Lancet’te yayınlanan bir araştırmaya göre, 18-25 yaş aralığındaki 10 bin gencin yarısından fazlası iklim değişikliği karşısında öfkeli, endişeli, çaresiz ve suçlu hissediyor. Aynı zamanda, yaşlı yetişkinler gibi kırılgan gruplar da iklim krizi karşısında kaygılanıyor.
Eko-Anksiyete ile Başa Çıkma Yolları
Harvard Health Publishing Yayın Danışma Kurulu Üyesi ve psikiyatrist Stephanie Collier, belirsizlik ve kontrol kaybının iklim kaygısını karakterize ettiğini ve en iyi tedavi yolunun harekete geçmek olduğunu belirtiyor. Bireysel düzeyde endişelerinizi ve korkularınızı güvenilir arkadaşlarınızla, bir terapistle veya bir destek grubunda paylaşmak tedavi edici olabilir. Ayrıca, yaşam tarzınızda değerlerinizle tutarlı değişiklikler yapabilirsiniz. Örneğin, daha az uçuş yapmaya karar vermek, bir protestoya katılmak veya savunuculuk yoluyla iklim değişikliği konusunda halkın farkındalığını artırmak gibi adımlar atabilirsiniz. Çevre ile ilgili bir kuruluşta gönüllü olmak da iklim kaygısıyla başa çıkmak için anlamlı bir eylem olabilir.
İklim Farkındalığı ve Toplumsal Tepkiler
İklim değişikliği kaygısının artması, aynı zamanda iklim farkındalığını da artırıyor. Birleşmiş Milletler’in 2021 Halk İklim Araştırması’na göre, insanların yüzde 64’ü iklim değişikliğinin küresel bir acil durum olduğunu düşünüyor. Katılımcıların yüzde 54’ü ormanların ve toprağın daha fazla korunmasını, yüzde 53’ü yeşil enerji teşviklerinin arttırılmasını ve yüzde 52’si iklim dostu tarım tekniklerinin benimsenmesini destekliyor.
İklim değişikliği sadece çevresel bir sorun değil, aynı zamanda ruh sağlığımız üzerinde de derin etkiler bırakan bir krizdir. Bu süreçte bireylerin ve toplumların bilinçlenmesi, eko-anksiyete ile başa çıkma yöntemlerinin geliştirilmesi ve sürdürülebilir yaşam tarzlarına geçiş yapılması hayati önem taşımaktadır.